patti smith’e 30 hayran notlu şiir
Anne Dufourmantelle yumuşaklığın gücü1 kitabında “..yumuşaklık hayvanlar, mineraller, bitkiler ve yıldızlarla olan yakın bağımızın bir parçasıdır.”diyor.
Bir hayranlık yazısı mı. Hayran tişörtlerinin hep dar olmasından. Yeni filizlerine bakıyorum.
Limon ağacının. Işığını kesen incir budanınca canlanışına. Bir hayranlık yazısı mı. Kumkat aldım. Adını anmaya. Yumuşaklıkla. Birinin rüyalarını yazmaya çalışmanın olasılıklarından. Büyüyen bir sarıda.
1. Doğduğun gün. 30 Aralık 1946, Şikago, Illionis, ABD. Tüm yıldız açıları. Her şeyi aynı anda kucaklayışın. Mutlu naturan. Endişeyi de biliyor. Acıyı da.
2. Rüyana giremem. Rüyandan çıkamam. Nerval’in alıntıladığın deyiş “rüyalar ikinci hayatımızdır”kulaklarımda. Horses ilk stüdyo albümün.
3. Sesin çıksın diyorsun. Use your voice. Sesini çıkar. Sesini kullan. Use your voice.
Urla’daki evin kitaplık rafından “Maymun Yılı2”nı çekiyorum. Almış, koymuş, gitmişim, okumadan.
Bir iştahla atılıyorum kitabın üzerine. Çoluk çocuk ve M Treni’nin bıraktığı coşkuyla. Duygular arası bir sincap gibi sıçrıyor yazar. Yeryüzünün tüm uyaranlarına açık. Her şeyle her yerle canlı cansız bağlantı kuruyor.
4. Çoluk Çocuk3’ta gerçek aşkı yazıyorsun. Çok uzun zamana yayılan bir yazma. 10 yıl. Robert’a verdiğin sözü tutarak. Sorumluluk. Başkası hakkında yazmak. Onu sonsuza yazmak. Ateş ve kum pahasına. Kasım 2010’da, bu anı kitabınla National Book Award’u alıyorsun. Yumuşaklık başkayla kurulan ilişkiye dair bir anlayıştır ve bu algılayabilme kapasitesinin özünde sevecenlik yaratır.4 1996’daki The Carol Sea5 kitabın ise yine Robert Mapplethorpe’a bir saygı duruşu. Bir veda niteliğinde. Düzyazı şiirleri. Kusursuz bir yürüyüşün. Romantik bir bahçede.
5. Sincaplar çoğalıyor. Gri uzun saçların iki yanında örülüyken. People have the power’ı söylüyorsun sahnede. Enerjin bitimsiz. Dream of Life(1988) albümünden.
Yazı dilinin şiir dilinden farkı üzerine çağıra çağıra. Cam bir fanus yok. Horses koşup duruyor. Zihnimin atarında. Damarlarım kaynıyor.
6. 16 sene. Çocuklarını büyüttüğün. Sadece yazdığın. Kendi dilini tam olarak oturttuğun. Kendini yazmakla bulduğun. 16 sene. Fred “Sonic” Smith yanında.
Arka bahçedeki meyve vermeyen dut ağacını aşılasak meyve verecek. Ayva ağacının dalını bantlamıştı U. Toparlamış. Meyveye durmuş. Ağaçların da şifalanma gücü. Senin tamamen bir şifa işi yaptığını düşündüğümden.
7. Polisiye merakın. Maymun Yılı’ndaki Bolaño izleği. Kitap boyu iz sürdüğümüz. Karakterin herhangi bir kafe müdavimi. Ne acayip bir boşluğun doldurulması. Toprağı kazıp bırakıyorum içine. Kafelere düşkünlüğün.
Mermer hayatlar yok. Banga(2012)’yı araştırıyorum. 11. ve en son albümün. A blunt of Marijuana laced with Cocaine or Crack Cocaine. Often smoked by the urban cutties diyor urban sözlük. Belki de bangas, Bangladeşli küçük bir kız, tekinsizce erkeğe benzeyen. Baştan sona albümü dinliyorum, ne çok hikâye. Bir çocuk, bir canavar ve bir kelebek. Yan yana geliyorlar. Suyu aşıp. Dünya için kederleniyorsun. Kocaman bir dünya için. Derin bir sızı sesinde.
8. Çemberler çeviriyorsun sesinde. Yeryüzünün tüm göçmenlerinin açlığında. Sen geçmişi hissedersin. Kalp atışların var. Yaşam yumuşaklığı daha başından verir bize6.
Japon güllerine yöneliyorum. Henüz açmamışlar. Çiçekler koza uykusunda. Renkleri gitmiş. Geri gelecek. Arap yasemini daha sarmadı duvarı. Komşularla aramızda ses ve asma yaprağı incecik.
Direşkenlik var. Giydiğin ceketlerinin yakaları. Okyanusları çeviriyor. Süssüz. Sade. Doğal. Tüm hayaletlerin sorgusunda. Taşıyarak ceplerinde antik kayaları. Geliyorsun. Suya elini uzatıp. Polaroidlerinle taşıdığın kuvarsın. Anına hiç kıymayarak. Ellerin boynundaki haça gidiyor. Anlatıyorsun. Seviyorsun anlatmayı. Çok eski bir zamandan bir kuyu ve Alis’in peşinden. Kan şaraba dönüyor. Hayatın sonunu, başlangıcını yumuşatırız.7
9. Gone Again. 1996. Büyük bir kayıbın ardından. “İnsanın kendi akrabası Rüzgarın içine yükseliyor”. Yasın içine sürüklenen bir albüm. Ateş böcekleri. Yürüyüş. Adımlar. Nefessiz. Yumuşaklık ayrılıktan sonra da gelir; o ilk nefesin keskin acısından sonra da, açlıktan sonra da, kaygıdan sonra da, gözyaşından sonra da8.
10. Easter(1978) albümünden ghost dance’de we shall live again diyorsun, bütün kayıpların telafisi olarak.
11. Forget me not! Peter Pan olmak isteyişin. 20 yaşındaydın. Mezarlıklarda, metrolarda uyumuşluğun vardı. “Kaderinden ayrı mı düşeceksin, yoksa ona sahip mi çıkacaksın?”
12. Jim Morrison anısına Tom Verlain’le yazdığınız şarkı. Rüyanda melekler görürsün. Rüyanda break it up diye seslendiğin. Meleklerin çağırmasıyla. Seninle gelen biri.
13. Dünyanın çukurunda. Açık sözlüsün. Rimbaud’nun Roche’taki çocukluk evinin basamaklarında. Sürrealizme yanaşıp otların üzerine basıyorsun. 19’undayken yazdığı Cehennem’de bir Mevsim’le. İdolün. Evini satın alıyorsun. Ve yazarlara açıyorsun. Bir yaşatma. Olduğunla. Hep yaşıyormuşçasına.
14. Aya minnetle. Duruyorsun mikrofonun önünde. Yazdığın bir kitaba sarılmış. Bir melek görünüyor sana her seferinde.
15. Tufandan sonra. Büyücü kadınlar. Açacaklar kelimeleri. Cesareti koyarak oraya. Karın boşluğundan şehre bakarken sen. Tıpkı yüzü gibi. Yansıyacak kemikleri uçucu bir tada.
“Kaçtım. Siz ey büyücü kadınlar, ey yoksulluk, ey kin, gömüm sizlere emanet edildi!”9, seçilmiş şiirler
16. Oscar Wilde’ın Reading Hapishanesi’nde yazmış olduğu De Profundis’ini okuyorsun yine aynı yerde. Gönül borcunu gönül borcunu hep bilerek.
17. Robert Miller Gallery’de açılan sergin Eighteen Stations, çalışmak için oturup yazdığın kafe sandalyelerini, masalarını ve mekânları dolaşıyor. M Treni10’ni kuşatan fotoğraflar bunlar.
18. Hayatımın yol haritası, diyorsun M Treni için. İlham vericisin.
Allen Ginsberg’un “Uluma”sından. Gözüme çarpanı okuyorum:
“…zamandaki kaçık serseri, ve kutsanmış melek, bilinmeyen, yine de ölümden sonraki zaman boyunca söylenecek ne varsa koyanlar ortaya,…”11 Telaşımı dizginliyorum. Üşüşen anksiyetem yazarken geçiyor.
19. 1971’de Sam Shepard ile Chelsea Hotel’deki fotoğrafınız. Dostluğunuz. Onun Beckett sevgisi. Latin yazarlara düşkünlüğünüz. Bir süre sonra sen onu ziyaret ediyordun artık. Son yazdığının üzerinden geçerek. Sana ihtiyaç duyulduğunda hep ordasın. Çakan o şimşek gibi.
https://www.newyorker.com/culture/culture-desk/my-buddy-sam-shepard
20. https://faroutmagazine.co.uk/watch-young-patti-smith-and-robert-mapplethorpe-living-in-the-chelsea-hotel/
21. Seni dinliyorum. Seni duyuyorum. Kaçan bir tavşanı yazıyor gibisin. Kahveye düşkünlüğün. Millerce yürütebiliyor seni. Rimbaud, Jean Genet, Ginsberg, Burroughs ve rock’n’roll arasında sürekli bağlar kurmandan. Eski gitaristin Johnny Marr’ın dediği gibi.
22. M treni Sam için. Hiçbir şey hakkında yazmak o kadar da kolay değil diyor diyorsun biri rüyanda. Cebinde bir defter. Sıçrıyorsun. Rüyaların önemi. Korkmadan kendinden. Zihnini ovuşturuyorsun. New York sana tehlikeli gelmiyor. Gölgeler her yerde çünkü. Pırıltılı dolaşıyorsun sen. Kendi trenine biniyorsun. Başkalarını da dolaşarak. Kedilerini besliyorsun. Eski siyah paltonla Cafe’ İno’ya gidiyorsun. Yumuşaklık bedeni çağırır.12
23. Şairlerin uyudukları yerden bir ısı.
Adanmışlık13’ta Simone Weil’in izindesin. Paris’ten ayrılmak zor geliyor. Yazar kurgu ile gerçek arasındaki perde. Buz pateni dehası Estonyalı Eugenia, onun Rimbaud sever aşkı Alexander’ın hikâyesiyle. türler arası atlıyorsun. iki hayret arasında bir sonla. Bir tutku cinayeti ve bir intihar. Biz okurlar henüz Paris seyahatının büyüsündeyken. Öyküyü trende yazıyorsun. Albert Camus’yla yapıyorsun kapanışını kitabın.
24. 1995’te Bob Dylan’ın davetiyle yeniden dönüyorsun sahnelere. Yasın içinden. 7 gece ona eşlik ederek. Sahnede Dylan’ın Dark Eyes parçasını söylüyorsunuz. Bir düet.
25. Sahnede olmanın hayatın bir mikrokozmosu gibi olduğunu söylüyorsun. “Hayatta olabilecek tüm harika ve utanç verici şeyler sahnede de olabilir ve hepsiyle eşit mizahla yüzleşmeniz gerekir. Harika anlar yaşadığınız için bir tanrı ya da kraliçe olduğunuzu düşünemezsiniz ve korkunç anlar yaşadığınız için de başarısız olduğunuzu düşünemezsiniz.”
(https://www.theguardian.com/music/2016/jun/16/patti-smith-hyde-park-london-gig-july-interview)
26. Bob Dylan’ı kırmayarak 2016’da aldığı Nobel ödülünün töreninde söylemeyi kabul ediyorsun. Resmi bir ortam. Sen ise vahşi bir ormandasın. A Hard Rain’s Gonna Fall’u söylerken
kendin yağmur gibisin ve gözyaşına boğuyorsun.
27. Hayalperestler14 kitabını babana adıyorsun. Hayalperestin aynı zamanda woolgatherer yani koyunların dikenli çalılara takılan yünlerini toplayan çoban olması. Yumuşaklıkla bitişiyor zihnimde. Soyut anlatıların bir aradalığı. Hayalle gerçek, uyanıklıkla uyku, zamanla zamansızlık arasında salınan parçalar. Çocukluğun hayalperest örtüsü altında. Kimberly. Ve köpeğin Bambi.
28. 1997 albümün Peace and Noise(1997)’daki Spell bizi Ginsberg’in kutsal kollarına bırakıyor ve tüm evreni kat ediyoruz, holy!
Holy forgiveness! mercy! charity! faith! Holy! Ours!
bodies! suffering! magnanimity!
Holy the supernatural extra brilliant intelligent
kindness of the soul!
29. Conatus. Varlıkta devam etme çabası. Orda ve daimi. Duyulur olanın düşünülür olanda etkin hale gelmesi. Yumuşaklığın ışıkla yakınlığı. Işığa değmen senin. Hiç duraksamadan. İliklenmiş bir ışığa. Yumuşaklık bir yüzün orantısıyken.15
30. Savaş karşıtlığın. Tibet’in işgali üzerine single’ın “1959” ve 2000’deki Gung Ho albümün.
Modigliani’nin uzun ince boyunlu, yana eğilmiş başları ve düşük omuzlu kadınlarıyla eş duyutan. Yaşamın hareketi hiç duraksamayan bir artış ve azalıştır.16
Sesinin içinden ses geçiyor.
Dip akıntılar
1.Anne Dufourmantelle, yumuşaklığın gücü, Kolektif Kitap, 2023, çevirenler: Sinan Oruç, Samet Yalçın
2.Patti Smith, Maymun Yılı, Domingo Yayınevi, 2020, çeviren: Seda Ersavcı
3.Patti Smith, Çoluk Çocuk, Domingo Yayınevi, 2015, çeviren: Yiğit Değer Bengi
4.s:34, a.g.e
5.Patti Smith. The Carol Sea, W.W.Norton & Company, 1996
6.s:25, a.g.e
7.s:25, a.g.e
8.s.26, a.g.e
9.s:19, Arthur Rimbaud, Seçilmiş Şiirler, Ketebe, 2022, çeviren: İlhan Berk
10. Patti Smith, M Treni, Domingo Yayınevi, 2015, çeviren: Seda Ersavcı
11.s:12, Allen Ginsberg, Howl, Kaddish ve Öteki Şiirler, SubPress,2017, çeviren: Artemis Günebakanlı
12.s:23, a.g.e
13.Patti Smith, Adanmışlık, Domingo Yayınevi, 2018, çeviren: Seda Ersavcı
14. Patti Smith, Hayalperestler, Domingo Yayınevi, 2019, çeviren: Emre Ülgen Dal
15. s:46, a.g.e
16.s:39, a.g.e