herkesin kendi güneşi
sulu boya
HERKESİN KENDİ GÜNEŞİ
Bir baykuş gibi duruyorum. Bütün yaptığım bu.
İnsanlar giysi mağazaları kadar, insanlar teknoloji kuyruğu kadar, haber bültenlerini tanımıyorum, televizyonla selam vermişliğim var. Üstten değil, oldukça alttan konuşabiliyorum.
Bir baykuş gibi duruyorum. Karanlığı gören bir yaratık olarak biliniyorum. Günün doğuşundan sonra baykuşun nereye gittiğini kimse sormuyor çünkü. Günündoğuşu bizim konumuz değil.
Şiir: Bir baykuşun ötme çabası da denebilir. Sözlüklerdeki bazı kelimeleri değiştirmeyi istiyor insan. Şiir buradan mı doğuyor acaba. Elbette bu çocukça soruların hiçbiri şiirin yollarına çıkmıyor.
Kelimeleri deşip –bütün bildiğim işkence mi- kelimeleri söküp kelimeleri devirip birbiri üzerine kendimi kurtarmaya çalışıyorum sözlüklerden. Kurtarmaya çalıştığım duruşum. Bir insan kilometrelerce nasıl durur, insanlar umarsız akarken. Bir keresinde bu nehri ne kadar siyah gördüğümü unutup içine daldığımı da hatırlıyorum. Duruşumdan korkup ilk çakılda bir kozmetik mağazası kuyruğuna çarpmıştım. Öyle yapmıyorum diyorum. Kelimeleri doğrultmaya çalışmak yalan ve yavan. Diyorum çünkü: tüm echeli dağın eteğinden yuvarlamaya benziyor, düzlüğe inince dağılıyor ancak ana malzeme değişiyor mu? Değişmiyor elbette.
Bir baykuş gibi duruyorum. Bütün yaptığım bu iken uğursuz sayılıyorum ne taraftan bakılırsa bakılsın. İnsanı kalmayan kelimelerden şiir doğurmaya çalışan kısır bir ötüş bu. Kimseye yaranmaya, hiçbir yaraya dokunmayan ötüş. Sözlüklerin yanışını hayırla yâd ettiğimden belki. Hangi şaire kabul ettirebilir ki büyük bir açılış için bekleşen kelimeler. Kabul ettiğinizi var sayıyorum. Sesinize ne olacak ya sonra?
Şiirden güneş yapmaya çalıştığımda, dişlileri oynuyor bir makinanın. Her devrin bir ölümü var, Eluard’ı açıyorum öyle, Nigâr Hanım’ı açsam öyle, Müldür’ü açsam öyle. Herkesin güneş yapmak için ne kullanmadığını merak ediyorum. Tüm vidalarla, tüm aksamlarla, devrelerle uğraşıyorum. Bir insan bile yapabiliyorum kendimden, bir şiir güneşi yapamıyorum. Bu kadar çok iddialı konuşma yeterdi herkese diyorum. Dur. Baykuş gibi. İçine dönen gözlerle. Sokaklarda birer kaldırım taşı olmalarını izle insanların. Birer kaygan ekran olmalarını… Açılışını bekliyorum, duruşumu kaybediyorum, sıradanlaşıyorum, buna bazı kaynaklar gerçekliğin yitimi de diyordur kesin.
….devam etsin mi?