emily dickinson'dan 3 şiir
çev: fatma nur türk
101
Gerçekten bir “Sabah” olacak mı?
“Gün” diye bir şey var mı?
Dağlardan görebilir miydim onu
Dağlar kadar yüksek olsaydım?
Ayakları Nilüferler gibi mi?
Tüyleri bir Kuş gibi mi?
Meşhur ülkelerden mi getirildi
Adlarını hiç işitmediğim?
Ah kimi Bilginler! Ah kimi Denizciler!
Ah gökyüzünden bazı Bilge Adamlar!
Ne olur söylesinler küçük bir Seyyaha
“Sabah” denilen yer nerede yatıyor?
127
“Evler” – diyor Bilge Adamlar bana –
“Köşkler”! Köşkler sıcak olmalı!
Köşkler gözyaşlarını içeri alamaz,
Köşkler fırtınayı dışarıda tutmalı!
“Birçok köşk” sağlam yapılmış,
“Babası” tarafından; tanımam kendisini!
Çocuklar yolu bulabilir mi orada –
Kimisi, zar zor yürüyebilir bile bu gece!
145
Uzun süredir kırılan bu kalbi –
Asla yorulmayan bu ayakları –
Yıldızları boşuna gözleyen bu inancı,
Verin usul usul ölülere –
Tazı yetişip geçemez Tavşanı
Nefes nefese çırpınan, burada –
Ne de bir erkek öğrenci soyabilir
Merhametin kurduğu yuvayı orada.
101
Will there really be a “Morning”?
Is there such a thing as “Day”?
Could I see it from the mountains
If I were as tall as they?
Has it feet like Water lilies?
Has it feathers like a Bird?
Is it brought from famous countries
Of which I have never heard?
Oh some Scholar! Oh some Sailor!
Oh some Wise Men from the skies!
Please to tell a little Pilgrim
Where the place called “Morning” lies!
127
“Houses”—so the Wise Men tell me—
“Mansions”! Mansions must be warm!
Mansions cannot let the tears in,
Mansions must exclude the storm!
“Many Mansions,” by “his Father,”
I don’t know him; snugly built!
Could the Children find the way there—
Some, would even trudge tonight!
145
This heart that broke so long —
These feet that never flagged —
This faith that watched for star in vain,
Give gently to the dead —
Hound cannot overtake the Hare
That fluttered panting, here —
Nor any schoolboy rob the nest
Tenderness builded there.