yıkanacağım

GİZEM AKGÜN

Nolur bir şey söyle.

De ki, amaç budur aslında, şu şekilde başladı bu şekilde bitecek, türünüz ancak böyle kurtulur, şunları yap, şu suyu iç, şu sürüyü güt, bir takım pastoral, kadim gibi duyulan sözler söyle.

Kafasını çeviriyor, uzaklara bakıyor, elleri cebinde. Havası 1500.

Ya hu. Bak neler dedirtiyorsun bana, çorabımın lastiğine kadar satıp savıp peşinden geldim. Bir şey söyle. Neden? Bütün bunların anlamı ne?

Bilim yüzüme bile bakmadan, bir anlamı yok gibi, diyor.

Kapşonlu eşofmanının fermuarını çekiyor, ta gıdısına kadar. Ama olabilir de, diyor, şimdilik bilmiyorum. Sen yine de planını bana göre yapma.

Çıldıracağım, havan batsın rezil seni. Ele güne karşı, müslüman babama karşı seni savunduğum günlere yazıklar olsun.

Bir kanıt göster, nasıl başladı her şey, söyle, söyleyeceksin, ben ölmeden bilinecek her şey.

Kızım çarpıştırıyoruz işte, bulacağız. Amma bugün amma yarın. Kafasını iki elimin arasına alıyorum, bak diyorum, kafanı topla bir an önce. Virüsü mirüsü bırak.

Bunlar olur, bunlar geçer. Mutasyon, bağışıklık sen daha iyi bilirsin. Önemli olan şimdinin sorunu mu bütün zamanların sorunu mu, ha beybisi?

Benim bu hırsımdan, hırsıma rağmen makul olmaya çalışmamdan, bilgiye olan aşkımdan, aslında yaşlanıp suya sabuna dokunamadan kuru kayısı gibi ölme korkumdan etkilenmişe benzemiyor hiç.

Çıldırıyorum. Sağda solda dizilmiş beherglasları büyük bir gürültüyle dağıtıyorum. Beherglas doldurmuş her yeri. Suyu bile bundan içersin sen. Nefret ediyorum senden nefret.

Şimdi gidip en umulmadık ökültlerde günümü gün edeceğim. Saçım başım dağınık, üstümü başımı yırta yırta terkediyorum Cern’ü.

___

Ben sinirli biriyim. Bu kadar sinirli olmamın sebebi, sinirlenecek çok fazla şey olması, sakinleşecek pek bir şey olmaması. Dünyanın bütün emeklilerine yetecek kadar hobinin, onca dışavurumculuğun bitiremediği, ateş ateş yanan, odunu belirsizlik ve beklenti olan bir öfke bu.

Herhangi bir şey o günün sinir krizi konusu olabilir benim için. Başkasına öfkem bitse kendime olan öfkem bitmez. ‘Ben’ konulu resimler, yazılar, yatak örtüsü takımları… Bu ateşi ne söndürür daha tam bulamadım. Üretmek desem bazen hohlar bazen üfler, zaman ya da sabır desem bana sadece yaşlanmayı ve işin işten geçmesini çağrıştırıyor.

”Kocaman bir bilinmezin içinde, tanımların birbirine karıştığı, dogmanın elinin bile erişemediği, zihinlerin ipinin ucunun nerede olduğunu bilmediğimiz bir evre. Zihnimizin içinde kendimizi bulmalıyız.

Biz yaptıklarımız değiliz, biz bundan bağımsız bambaşka bir şeyiz. Bir gümüş kordonla birbirimize ve kaynağa bağlıyız. Şimdi kafanızın üstünde imgelediğiniz altın renginde parlayan ışık topundan akan ışıklarla yıkandığınızı hayal edin.

Işık sizi yıkıyor ve unuttuğunuz kaynağa, asıl size daha da yaklaşıyorsunuz.

Yıkanın, tertemiz olun.

Yıkanın, başınızdan ayak uçlarınıza kadar maddesel gerçeklikten arının.

Yıkanın, hakikat sandığınızdan daha yakındadır.”

Ben daha net bir şeyler ararken kavramsalın kuyusuna düşmeye devam ediyorum. Youtube’da spiritüel vaazlar dinlemekten sıkıldığım bir anda, aklıma takılan bir sorunun cevabına ulaşmak için bir yan sekme açıyorum.

Google > dezenfektanın içinde ne var >

Bu şık çağrışım, yolumu eski bir gönül işimle tekrar kesiştiriyor. Ve ben aylar sonra gurursuzca, süklüm püklüm Bilim’in kapısına dayanıyorum. Nasıl başladı, bul diyorum. Bul da başlangıçtan başlayalım. Aynısından bir tane daha yapalım. Ben burda yapamıyorum.