musa

ESRA ASAR

yaprakları çevirdim sırayla, sana kitabını getirdim
ilk defa önce başlık seçtim büyüdüm mü yoksa boyuna ulaştım mı
dizlerim dümdüz uzanır ay vurur üstüne kan kan kan dağılır
hayır macir değilim anlamıyorsunuz
kayıplar vermekten usandık gerilere çekildik antlaşmalar imzaladık
araya virgül koymadım koymam
mezarlıktan geçince de denize varınca da fatiha okudum
hatta yatağına yatınca da
bilmem bu enseden atılan hangi kar topudur
ortancaların yazışını bile birbirine ne benzetir
(onlar ki fırlamalıkları ne güzel yan yana getirir)
ey boncuklu yazmaların ve çadırların rabbi beni şenliklere yolla
kızların yüzlerini boyayayım düğünden önce

dün konuştuğum adam sevgilimdi gözlüklerini hiç düzeltmedi
ondan başka kalan yok tek sıkımlık kurşun son kart
kendine acımadı, allah kahretsin, renkler yarattı boşluktan
bana aşık oldu örtümden fışkıran örgülere göz kapağımdaki bene. yapma oğlum sen çamdan bardak oyamazsın
yağmurumuz en az üç gün dinmez biz sürüldük kökümüz yok
adımız soyadımız dahil yasaklıyız son iki devlettir
tası tarağı türküyü topladık kıyıya yaklaştık
kaçıramazsın ulan sahipsizliğimizi bu sahipsizlik baş kabul etmediğimizdendir dedik
(bunlar ki delifişekliğimizin ne güzel yasasıdır)
yalanlara inanma vergiyi faturayı yerleşik hayatı yutturamadılar bize
uzuuun toplantılardaki kararlarını duyduktan sonra ağzımızı doldurup küfür savurduk
güldük sabaha kadar oyunlarına
piçliklerine kaş çattık katakullileri başlarına geçirdik

güneyde unutulmuş bir tenhalığın hangi sahnesinde öpüşürüz
arefe gecesi tıraşı gelmiş oğlanlar sokağa taşar içlerinde kurtulacak bıyığın sevinci
sandığımı oymuşlar aynı kumaşın hem pembesinden hem mavisinden bırakmışlar
yirmilerinde yanakları kızartılmamalı delikanlımın o böyle düşünür ben ellerimi tutamam
malumdur dağdan inerken duyduğumuz defnenin kokusu
kekiğin acısının yettiği diktiğimiz duvarı mahvetmeye
sandım ki ömürlük dostuyum, sır kutusuyum
sırtımızda silahlarımız karşılıklı tütün içerken sandım
ama neden söylemez
izle diye çıkardım tam ortamıza belki üstelersem ağlarsın da:
anneler saçları ne güzel tarar ne güzel doğurur bana varmayan sonuncuyu sonuncunun altın lülelerini ne güzel ezberler
asla memeleri fark edilir diye korkup kambur durmazlar
burnum kanatılsın yendim diye düşünürken.