ev hakkında kendimle diyalog

ELVİN EROĞLU

 

 

Ben bir yengecim 

Yengecin evi de kabuğudur

Ben hakikaten yengecim 

Yan yan yürüyüp uzun yoldan hedefime giderim.

Yola çıkana kadar bin kere düşünürüm

Çıkmaya karar verirsem eğer, illa sonuna kadar giderim.

Yolda türlü tehlikeli yaratıktan korunmak için kabuğuma sığınırım.

Dünyanın her yerinde, bütün sulak alanlarda yaşayabilirim

Kabuğum

büyük bir salon, yatak odası, yeterli büyüklükte mutfak, 

bir banyo ve bir bahçeden oluşuyor.

Kabuğuma nasıl sığdırdım bu dayalı döşeli 90 metrekareyi inanamazsınız

İçindeki eşyalarımın da ruhu var, 

her birinin kendine has bir karakteri…

Hepsi ayrı ayrı bir enerjiyi ifade eder

Aynı zamanda birbirleriyle de iletişim içindedirler.

Enerji enerjiyle çarpışınca kuvvet doğuyor

Ayaklarının üzerinde böylece kalabiliyorlar

Ya da doğuruyor, ölüyor

Eşyalar olmasa ev de olmaz,

Her şey bir bütün.

Ev içinde eşyalar varken ev

Ya Dünya,

okyanuslar, dağlar, insanlar, hayvanlar, araçlar, gereçler olmadan ev olur muydu?

 

Dünyayı düşündükçe 

hüzün duyuyorum

İçinde bulunduğum toplumla, insanlıkla beraber çöküş yaşıyorum.

Neyse ki pasif aktivizm diye bir şey var 

Pasif aktivist olmak bir şeyleri ucundan, dünyayı yakasından 

aşağıya düşmesin diye tutmak benim için biraz

Sonuçta dönerek bir enerji oluşturuyor, ayakta tutuyor kendini

Her birimiz bir yerinden tutsak, aksamasına çeki düzen verdiririz

Yüzyıllardır o taşıyor bizi

Bizden öncekiler maşallah baya basmışlar üstüne dünyanın, 

ezip durmuşlar

hiç bakım da yapmamışlar doğru düzgün 

şansımıza bizim zamanımıza denk geldi 

Ne yapalım düşmesine izin mi verelim?

Önce her şey fikirlerden başlıyor 

Hitler bir yıkımdır dünya için

Yeşertmek yerine bi’de utanmadan yakmış yeryüzünü

Faşizm dünyanın ağaçlarını, gökyüzünün berraklığını, iyi niyetin saflığını 

alıp götürmedi mi dünyadan,

Aklı geliştirmek doğayla ne kadar da ilişkili değil mi?

Bence uygarlığın içinde nefes alan çocukla 

dağlarda nefes alan çocuk arasında fark var

Oksijen az gidiyor beyne medeniyette.

 

Dünya neyinizdir sizin?

Dünya sizin evinizse hadi buyrun 

Ben daha önce de belirttiğim gibi pasif aktivistim 

Dünya aziz aktivistlerin omuzlarının üstünde 

Allah onları korusun

 

Bir şiir yazmaya halim yok

Halim yok işgalci yunusların 

denizdeki hamsileri yok edip etmediğini düşünmeye

ama su

su çok önemli 

o varsa eğer, evindesindir

su senin evindir

Ona muhtaç olduğum zamanların geleceğini düşününce deli oluyorum 

istediğin an temiz su içememek 

içinde limonların ve nanelerin olduğu,

sonra duş,

duş benim meditasyonum, ibadetim, negatif iyonum

sıcak ya da soğuk suya istediğim an 

her an ulaşabilmek nasıl lütuftur böyle.

Herkes o taşın altına elini koyacak!

 

Magazin yayınlarında bile 

dünyanın sonu geliyor mu diye konular tartışılıyor

Doğal yaşam ortamlarının, ekolojik oluşumların olduğu 

uzakta ama dünyada bir yerleri konuşuyorlar.

Bir magazin programında bu konuşmaların ardından 

hemen sorumuzun cevabını alalım diyerek 

yayına Elon Musk’ı bağladılar

Arto Dalga Miami’de evi olan Türk İngilizcesiyle

bir soru sordu hattın diğer ucuna

Elon Musk’sa

Elon Musk Türkiye versiyonu aksanıyla 

cevap verdikten sonra 

telefonun ardındaki sesin Mustafa Topaloğlu olduğunu belirtmek için 

alt yazı geçti reji

bir anda pembe, mor simli bulanık ekran 

yerini mavi allı pullu parlaklığa bıraktı

 

gerisini hatırlamıyorum

kısa süreli beynim yandı

nerede olduğuma iyice baktım

duvarlarıma

tavanıma

beyaz tavanım çok iyi

rahatlatıcı

benden büyük benim çok katım 

o yüzden iyi

ferah hissettiriyor

cam açık 

dışarısı sessiz 

bence kediler bile uyuyor tam şu anda 

ama martılar yeni uyanıyor

bu saatte.

dünya diyorum

bana bakıyor 

tekrar dünya diyorum

bana bakıyor

dünya

evim misin?

 

kendimi bir ucube gibi hissettiğim zamanlar oluyor 

kabuğuma o zaman sımsıkı sarılıyorum

çaresizlik mi dersiniz 

yok değil

çaresizlik daha büyük bir şey.

şey öznenin eş anlamlısıdır 

özneler diyarında yaşıyorum 

özneler tekil mi 

tekil

ama tek değil.

 

Ben sadece kendimi arada bir attığım kör kuyularda sancı çekiyorum 

sancılar kirlidir 

Sarılmamak gerekir cahilliğin kibrine

Huyuna suyuna de ki “kendine gel kendine” 

Allah mı sandın kendini bre

Bre hoyrat, bre sersem 

böyle

davranıyorum kendime

ciğerim,

Kalbim,

burnum,

kirpiklerim

tırnaklarım

benim evim.

 

Duvarlarım, hareket halinde

kapım, sağır değil 

aynalarım kör değil

ben yoksam kendimde bile 

onlar yaşar benden çok benim evimde

Hepimiz biriz, bir kanın baş damlası 

son damlası

tek bir vücut 

vahdet-i vücut.

Ben yokken, uyuyorken, arkam dönükken

ne varsa görmediğim duymadığım bilmediğim 

bana anlatırlar 

daha doğrusu sadece akışı hissetmemi sağlarlar

ben anlamaz mıyım fırınımda pişen balığı 

duymaz, görmez miyim sanıyorsun halinden kapağını açınca 

benim eşyalarım benim arkadaşlarım 

insan yalan söylüyor durmadan

eşyalar iyi ki konuşamıyor

Kimsenin olmasına gerek yok derdimi anlatmak için 

sizin bildiğiniz anlamda kimse 

eşyalar demedik mi şeydir, özne.

bağırırım, uzun uzun konuşurum

yakarırım

sarılırım

dört duvarda kıvranırım

gülerim,

bir Aliye Berger’le konuşurum 

Bir İlhan Berk’le

resimler, mektuplar 

kendilerini yaratanlar gibi fiziksel olarak yok olmazlar günün birinde

anın içinde yaşamaya devam eder

Ev de böyle bir yolculuk için elinden tutalım diye önümüze düşmedi mi?

 

Evime zorla giren kedi

ne işi var evimde yani

Zeyna zannederdim kendimi

adı önce mikrop 

sonra mikro 

sonra da Klee olan kediye kadar

Klee’nin adı Fransızca anahtar demekmiş

Biz bu ismi bilmeden verdik ona

penceremin görünmez kilidini açtı da girdi zaten

anlamalıydım bu işareti.

 

Ben ne diye tanımlarsam evimi

O’dur evim.

 

K-                                                        MA-

E-               NE SANDALYENİN         SA-

  Dİ   K-                    ÜS-                  NIN  AL-

EN   Dİ-                   TÜ-                 TIN   DA

                               NDE                                                                    YUVA YAPMIŞ.

 

                                                    

 

 

YUVA DEDİĞİN EVDİR.

 

YUVANIN SİMASI, TEK BİR TANIMI, TEK BİR SAHİBİ YOKTUR.

YUVA BELLEKTİR.

BELLEK BEBEKLİKTEN GELİR.

HATTA BELKİ SÖZCÜKLER BİLE BAŞTAN ANLAMLANDIRILIR ONU ANLATIRKEN.

EVİM

YUVAM

DOĞDUĞUM, YAŞADIĞIM, YAŞAMAK İSTEDİĞİM YER

ANNEM 

BABAM

YEMEKLERİM

TABAĞIM

DİLİM (HER İKİ ANLAMDA DA)

HER ŞEY 

YAŞIYOR

HER ŞEY

YAŞIYOR SONSUZA DEK PARÇALANSA BİLE BENİMLE.

DÜNYA ALLAH’IN DA, BENİM DE VE TAŞIDIĞI HER ŞEYİN DE EVİ

CANLI CANSIZ AYRIMI SADECE 

GÖZLERİMİZİN ESKİ BİR SÜRÜMÜ KULLANMASINDAN KAYNAKLANIYOR

HENÜZ BİR GÜNCELLEME GELMEDİ GÖZLE İLGİLİ İNSANLIĞA.

CANLI OLARAK GÖRDÜĞÜN DE

CANSIZ OLARAK GÖRDÜĞÜN DE

ENERJİDEN İBARET

ENERJİ, SU ŞİŞEMDE 

SU ŞİŞEMİN İÇİNDEKİ SUYUN İÇİNDE

BENİM İÇİMDE

İNSAN VÜCUDUNUN YÜZDE 70’İ SUYMUŞ ZATEN

DÜNYANINDA YÜZDE 80’İ SU

SU=DÜNYA=EVİM

SU KADAR AZİZ OL DİYE BOŞUNA DEMEMİŞ, ATALARIM, YUVAM.

 

Gün artık 24 saat değil diye bir haber okudum 

Dünyanın kendi çevresindeki dönüş hızı artmış

hakikaten de 24 saat değil

zaman, tüm gün boyunca aynı yerde, evimde olmama rağmen çabucak akıyor

hiçbir işe yetişilmiyor

Kesin 1-2 saat azaldı diye düşündüm ki,

Haberin devamında sadece yarım saniye bir azalma olduğunu

okudum.

Hay allah neyse. 

Zaman=dünya=evim

Evim 23 saat 59 dakika yarım saniye

Dünyanın evim olduğunu düşünerek büyüdüm

Her yer benim, istersem her yere gidebilirim,

yaşayabilirim, evim diyebilirim

Bu jenerasyon icabı olabilir, bir de yengeçlikten

Hint okyanusu eğer ben oradaysam benim evimdir işte

Antarktika, orada yaşamayı hayal edersem…

şeyler olarak birbirimize yakınlaşınca

ben ne olarak hissediyorsam evimi, sözcükler bile yeniden anlamlandırılır sözlüğümde 

Dünya şeylerin yakınlığıdır.

Bu da şeylerin dünyasında (dünya dediğimizde başka bir şey değildir) 

dolaşacağız demektir.

Her Şey=Dünya=Evim.