anatomi önemlidir çünkü

SELCAN PEKSAN & ASLI SERİN

VII – Selcan Peksan

 

nasıl oldu bilmiyorum

romanlarda vaat edilen ormanın peşine düşmüştüm

benim diyebileceğim bir alan

dürüst, adil ve açık olmalıydı

sana bir ruh molekülü borçluydum 

ölmeye yakın bir boşluk olduğu söylendi

ısıyı ve sesi önce kaybedecektik 

yanılmayı daha önce.

 

organları bir kenara, hormonları ve kelebekleri üst üste

işlerliğimi temin için yeni bir beden istemiştim

yanımda getirebildiğim tüm duyularla gerileyerek

alabildiğine geniş bir düzlük aradım

 

destekçim çoktu, besleyip arttırıyorlardı beni

sağlam bir temel ve gerisi salgılanabileceklerin tümüydü 

panjurlu, yüksek tavanlı, bahçe kapısı ferforje 

siz başlayın ben yetişirim demiştim

eksilince fark edilenlerin derinliğine eğilmiştim

tahta mandallar, tek çoraplar, yağ tenekeleri

ödüm kopuyordu, orada bulunan herkese dokunuyordu sarnıçların ucu

öz suyuma kapılarak aktığım o biricik anlar

belli ki keskin bir kokuydu

yıllar yıllar sonra anlaşılan o değerlere

sana olan borcumla tutundum üzgünlüğümle

bunu ancak bir kadın anlar

 

içimden tümüyle çıktığımda varacağım kişiye dönmüştüm yüzümü

altın oran kesinliği izlemiştim, avucuma uygun madırgayla 

fazlalıkları belirleyerek ulaşılamayan bölgelerimin

bodrum katlar, sığınaklar, Fransız balkonlar

yapılacaklar doluydu, belki de altın bir vuruştu

çıkıntıların törpülenmesi yani arzunun

Un romantisme du désir pur ve işte bu buydu

 

elmas kalemle çizilmiş gözlerimi 

gücümü çoktan aşan birinde açarak

onda tanıdığım bir odayı aradım

direncinin kırılması için keskiledim kirişlerini

bütün katmanlarını kapsayarak araladım

kestim kaç kere esrikliğin önünü, eksilmelerin

kolonlarını eskittim

 

mavi ahşap salıncaktan uzatıp parmak ucumu

ıhlamur yaprağına dokunarak 

sonsuz bir doyuma ulaştım

sütunları mermerden duomo muydu

baca dumanı izlediğim kulübe 

ışığı çekip hapseden bir kubbeden

devasa bir veranda mı

nasılsa bunların hepsi birden

 

gözümü açıp kapadıkça dışında 

baş döndürücü bir hızla ama hep dışında

kapı önlerinde, çatılarında, sur dışında

dışında yaşadığım tüm evlerin dışında 

kendimi buldum

 

VIII – Aslı Serin

 

kolonlar, aşıklar ve mertekler ve rüzgar bağlantıları

inşanın habercileriydi, başımızı ve gövdemizi sokacak

güvende ve mutlu tutacak tüm dekorasyon fikirleriyle

metrekare başına düşen ölüm sesleri düğünlerle taçlandırılıyordu

balkon demir yüksekliğinin sadece çocuklar için tasarlanmasının evrimsel tarihi konusunda tez yazan henüz kimse yoktu. 

 

oradaydım memelerim ve saçlarımla

tüm bağlantı şekillerini doğrulayan ve sağlamlayan ellerimle

gövdemde ikna edilmemiş bir boşluğun habercisini bekledim

gövdemde asla doldurulmayacak boşluklar içine

kafes sistemini oturttum, önünü taş, çakıl ve akla gelecek tüm dolgu malzemeleriyle bezedim

böylece boşluğun bir yapısı ve boşluk dışında ismi oldu

katmanları olmayan ve geçirgensiz

 

orada bir şeyler unutulmuş 

unutulmuş o şeylerin hatırına; 

inanç hatırına, sade bir cümle

Kaldığımız yerden devam edemeyiz

o zaman anladım

 

verilerin girilip çıktıların alınamadığı bir zaman diliminden söz ediyorum 

mukavemet hesaplarıyla yıl dönümü sayılarının orantısından 

yuva derken gelen sıcaklığın 

sadece hararet göstergelerinden okunabilmesinden 

anlam, türkçe derslerinde paragraf sorusu olarak sallandırılıyordu

o zaman anladım

 

anatomime sarıldım, kendi biricik evime 

bunu ancak insan anlar diyecek bir aralık tutkusuyla

gözlerimden kaç tanesini kaybettim, seslerimden kaç

sensör gibi çalışan midemdeki krampların gürültüsüyle irkildim

orman sesinden farksız, rüzgar hışırtısı

yaprak ve kök sesleri 

bazen bir avcının şehvet sesi 

avın kaçma sesi, bekleme sesi, kan sesi

gözümün aldığı kokudan burnumdan gelen yaştan 

ilkelliğin az boşluklu yapısından bakarak evrimi tanımladım

 

bunu anlamayacak ne var

ne var çivilerimizden ve matematikten başka

üstünü çizdiğim cümlelerim yok

altını çizdiğim cümlelerim yok

istediğimde sökülebilecek bir bağlantı şekli seçtim

göbek bağımı yedim, anatomim, canım evim

o zaman anladım