genç kalıntılar

EMMA HINE
ÇEV: DİLARA GOSTOLUPÇE

Evlere girdiler,
kız kardeşlerim. Boş olan evler,
daha yeni inşa edilmiş, henüz kimsenin
uyumayı denemediği. Ufak talaş tümsekleri,
köşelerde birikmiş,
parkeler oynamamış.
Hayal ediyorum onları
atlarla nasıl olduklarını gördüğüm gibi,
elleri duvarlarda nazikçe—sonuçta,
bir ev aileyi bir arada tutmayı öğrenmeli
ailenin tüm o titrek
kudreti ve yasıyla. Bir keresinde Sierra’yı gördüm
binmeye hazır olmayan
bir tayla. Ahırda duruyordu
ve tayın kalp ritmi yavaşlayana dek konuştu.
Mahallemiz boyunca
yeni evlerin tümü karanlık ve panik haldeydi
Girin kızkardeşlerim.
Oraya rahatlık götürün
Olması gerekmeyen yere, girişin anahtarı yok.
Işığa izin yok, sadece ayinsel bir yeti
Sırf odaların hatırlaması için:
Eller duvarların boyanmış kanatları üzerinde.
Mağaralarda sesler.

Young Relics

They broke into houses,
my sisters. The empty ones,
just built, where nobody had yet
tried to sleep. Little mounds
of sawdust still in the corners,
no floorboards loose.
I imagine them being the way
I’ve seen them be with horses,
hands gentle on the walls—after all,
a house must learn to hold a family
with all its quivering systems
of energy and grief. I once saw Sierra
with a colt that wasn’t ready
to be ridden. She stood in the stall
and talked until his heart rate slowed.
All through our neighborhood
new houses were dark and panicking.
Enter sisters.
Bringing comfort where it wasn’t
supposed to be, no key for entry.
no light allowed, just a ritual gift
for the rooms alone to remember:
hands on their painted flanks.
voices in the caves.