o kadar da çok şey bilmek istemiyorum
herkesin hayaleti başına buyruktur
ama gölgeler sabit.
bunu nereye kadar taşıyabilirim?
etrafından mı dolaşmalıyım?
altından geçer miyim?
üstünden atlar mıyım?
bunu gömmeli miyim?
yerini değiştirdiğimde olacakları kim bilir?
kök nereye sarılır?
canımı yakar mı?
bilgeler ağaç gölgelerinde yaşar,
ancak canları isterse sana görünür.
bu uğultunun ötesi sessizlik mi?
bunu ne kadar daha taşıyabilirim?
yuvarlar mıyım katlar mıyım?
buna gücüm yeter mi?
ormanda bir başıma dolaşırken
nasıl tanırım bilgeyi ben?
bunu sana söyleyemem,
belki arı belki at
belki ağ belki kurt kılığında
saklanmalı mıyım, saklamalı mıyım?
sana daha önce gösterdiğim yerden tersine açılan bir delik var,
bu benim neyim?
doğru cevabı duymak için
doğru soruyu sormalısın.
bu benimle iyileşir mi?
benden kaçar mı?
yürüdükçe azalır mı?
bundan kaç tane var?
karşına bir kez çıkacak,
güzelliği ya da vahşiliği
gövdesi ya da esintisi
daha önce hiç görmediğin bir şey.
hiçbir şeyin sonsuza dek sürmeyeceğini ilk kim söyledi?
baktığında, bir daha hiç
göremeyecek olmanın telaşı saracak.
arkamızdaki toz bulutu
katille cesetin arasındaki mesafeyi örter.
buradan geriye bir tabak kül kalır
mide onu da sindirir mi?
ormanda onu aradığını belli etme sakın,
sorularını ezberle, bilgelerin vakti az olur.
bunun için öldürecek miyim?
kalsam beni yaşatır mı?
uyumu yaratan şey nedir?
onu gördüğünde bir daha hiç
göremeyecek olmanın ürpertisi saracak.
arkamı dönsem
bu gidilecek bir yer mi?
o kadar da çok şey bilmek istemiyorum ben
doğrusu nedir bunun?