Kâr Gütmeyen / Tamamıyla Gönüllü Çalışan Bir Ekip Gündelik Gerçekliğimi Dolduran Ne Varsa Çekiyor

FATMA NUR TÜRK

Sahne 1

 

Aslında ağaç ev herkes. 

Bir defa meyve verdikten sonra ölen bir bitki.

Koşarak haber ulaştıran, motorlu evleri çalıştıran 

dal tabanlarıyla

 

Sahne 2

 

Dışarı çıkar bir teyze. Uzakta görürüz onu 

Gözlerimizi kırpıştırarak

Koyunlarımı çekme, beni de çekme, şo yannı çek 

 

Sahne 3

 

Topraktan kalkan toz bisikletime yapışır

Toprağı eşip altındaki pusulayı çıkarır

Suyundan içenlere her şeyi unutturan nehre götürür

 

Sahne 4

 

Şo yanda oyalı yazmalar önüme dizilir

Dilek ağacına ip bağlarız zaman geçirir

Yarı Trakyalı Yarı Egeli bebeler büyütür

Toplarız gelincikten onları ördekler yeşerir

 

Sahne 5

 

Yüzüme kirpiğim düşer

Bir dilek tut, sağ mı sol mu diye sorulur

Tuttuğum dileği en az üç kişiye söylemem

Öylelikle zehirsiz bir mantar olurum akşama kadar

Mantar hayvanları temalı panorama resimlerde çıkarım 

 

Sahne 6

 

Azatlar Güller’e, Behramköy Doğancı’ya el verir

Buzağı battaniyesine, 

Koyun kırkım makinesine gel gel denir

Uçarız dal taban 

Sevincimiz taşar havada asılı kalır

Binilebilir, çıkılabilir, toplanabilir bir boyun atkısı şeklinde 

Çocuklar sarınıp arta kalanı çocuklara yetirir

 

Kısa ara sahne 1

 

sevinç çoktan bitti

düşünce hemen başladı

bir düşünceyi düşünüyorum şimdi

iki düşünceyi, üç düşünceyi

 

Kısa ara sahne 2

 

birdenbire şapkamdan küçük, küçülüyor kapı. 

santim santim. belediyenin kapısı. 

AKP’li. köy arazilerini satmak isteyen. 

kapıların olmadığı yerde 

ayırt edemem saç tokamla çeşmeyi. 

çeşmeyi başıma taktım ama bunlar gittikten 

sonra takmam yani. ölçelim isterseniz şapkamı. 

biz ehliyetliyiz. bizim işlerimize karışmayın.

her şeyi yeniden toparlayacağız. 

porsuk kıllı tıraş fırçalarını falan, her şeyi.

enlemleri boylamları tekrar hesaplayacağız.

 

Kısa ara sahne 3

 

güçlü olmamı söylüyorlar, gücü nereden 

bulacağımı değil.

ben de diyorum ki salam almıştım ya, 

jambon var. bira almıştım ya,

kahve var. kek yapmıştım ya, börek var. 

işte bu bir deliktir. 

bazı böceklerin yapraklarda açtığı deliğin aynısı. 

 

Kısa ara sahne 4

 

09.30  

Marguerite Duras şöyle yazıyor Parkta adlı kitabında:

 

herkes gücünün yettiğine şaşar ve insan şuna değil 

de buna şaşmaya karar veremez.

 

12.50

Arapça öğretmeni şöyle diyor çocuklara:

 

dünya düzdür ve atmosferden dışarı çıkılamaz 

çünkü melekler orda bekliyor.

Allah’ın nuru yakar. bu kitaplarda yazanlar yalan, 

aldatmaca. şirk koşuyorlar.

 

19.45 

Yağmur şöyle yorumluyor kahve falımı:

 

N harfli birinin desteği 

Orhan, Canan…

 

onun desteğiyle S ya da Ş harfli birinin yardımı…

burada değil bunlar

üç deniz kenarı çıkmış

kenardalar

 

Kısa ara sahne 5

 

bütün gün TikTok vidyoları çeken

o adam ve karısı kesin görevli. 

görevli ne yapar. sigortaları attırır. 

sigortası atmış otellerin, havuzların, 

SPA’ların görevlisi. zımba tabancasıyla 

beğenmedikleri insanı fotoğraftan silen bir sistem. 

kafasızlığın, hiçe saymanın, aşağılamanın, 

önemsiz göstermenin minyatüründen farksız. 

ha görevli yargılar ha minyatür. böyle böyle sinir 

hücrelerim renkleniyor. sıcaktan soğuğa geçişte 

süngülere, miğferlere, kışlalara daha az 

rastlayarak bir madenle birleştim galiba. 

güzel manzaralı balkon dediler bize. 

her şey bıktırıcı, seks hariç, değil mi 

diye sordular sonra. 

Çünkü arılar petek üzerine SEKS yazmıştı. 

 

Kısa ara sahne 6

 

mutfağa bir gece onun için ekmek koymuşlar

sabah kalkmışlar ki ekmek bitmiş

-anlatıyor yelekli-

tarla işlerine yardım etmiş, aileyi korumuş gözetmiş

-dinliyor etekli-

 

belki sobanın altındaki eşikte ev iyesi, yemek 

verilen odada, tahta çıkıntıya dayanıp görebilirim, 

hava güneşli, kafam allak bullak, vücuduma eğreti,

orta çağlarda yaralı şövalyeler vardı, onları 

azaptan kurtarmak için ölüm darbesini vururlardı, 

o hançeri tutan eller, anlatasım geldi, dinlerse 

tabii ev iyesi, komşumu koyduğum yeri 

unutuyorum, anneler biraz haşlanmış pirinç biraz 

fasulye tanesi, yanlış anlaşılma korkusuyla, karşı 

tarafı rencide ederim endişesiyle konuşmaktan 

kaçınmamak ne güzel, içinden geldiği gibi yanlış 

hesaplamak, yanlış tahmin etmek, treni bir dakika 

farkla kaçırmakla bir saat farkla kaçırmak aynı şey, 

biz  roket   uzmanı   değiliz,    gerekli    olup 

bulunamayan peçeteyi bulursak bölüşürüz, raftaki 

sopayı yılan zannettim, soğuk esiyor, sopa değil 

bastonmuş, ne demek istediğimi anlıyorlar, beni 

anlamak için tek parmaklı eldiven taktıklarını, 

birer erkek birer kadınla oynanan bir garip 

dansmış, davullar çalarmış, geceleyin yağmur 

yağarken işitmişler, ben aslında cana yakın, 

başkalarıyla çabuk kaynaşan biriyim, toz gibi 

incecik yağarım yağmurken.