Kâr Gütmeyen / Tamamıyla Gönüllü Çalışan Bir Ekip Gündelik Gerçekliğimi Dolduran Ne Varsa Çekiyor
Sahne 1
Aslında ağaç ev herkes.
Bir defa meyve verdikten sonra ölen bir bitki.
Koşarak haber ulaştıran, motorlu evleri çalıştıran
dal tabanlarıyla
Sahne 2
Dışarı çıkar bir teyze. Uzakta görürüz onu
Gözlerimizi kırpıştırarak
Koyunlarımı çekme, beni de çekme, şo yannı çek
Sahne 3
Topraktan kalkan toz bisikletime yapışır
Toprağı eşip altındaki pusulayı çıkarır
Suyundan içenlere her şeyi unutturan nehre götürür
Sahne 4
Şo yanda oyalı yazmalar önüme dizilir
Dilek ağacına ip bağlarız zaman geçirir
Yarı Trakyalı Yarı Egeli bebeler büyütür
Toplarız gelincikten onları ördekler yeşerir
Sahne 5
Yüzüme kirpiğim düşer
Bir dilek tut, sağ mı sol mu diye sorulur
Tuttuğum dileği en az üç kişiye söylemem
Öylelikle zehirsiz bir mantar olurum akşama kadar
Mantar hayvanları temalı panorama resimlerde çıkarım
Sahne 6
Azatlar Güller’e, Behramköy Doğancı’ya el verir
Buzağı battaniyesine,
Koyun kırkım makinesine gel gel denir
Uçarız dal taban
Sevincimiz taşar havada asılı kalır
Binilebilir, çıkılabilir, toplanabilir bir boyun atkısı şeklinde
Çocuklar sarınıp arta kalanı çocuklara yetirir
Kısa ara sahne 1
sevinç çoktan bitti
düşünce hemen başladı
bir düşünceyi düşünüyorum şimdi
iki düşünceyi, üç düşünceyi
Kısa ara sahne 2
birdenbire şapkamdan küçük, küçülüyor kapı.
santim santim. belediyenin kapısı.
AKP’li. köy arazilerini satmak isteyen.
kapıların olmadığı yerde
ayırt edemem saç tokamla çeşmeyi.
çeşmeyi başıma taktım ama bunlar gittikten
sonra takmam yani. ölçelim isterseniz şapkamı.
biz ehliyetliyiz. bizim işlerimize karışmayın.
her şeyi yeniden toparlayacağız.
porsuk kıllı tıraş fırçalarını falan, her şeyi.
enlemleri boylamları tekrar hesaplayacağız.
Kısa ara sahne 3
güçlü olmamı söylüyorlar, gücü nereden
bulacağımı değil.
ben de diyorum ki salam almıştım ya,
jambon var. bira almıştım ya,
kahve var. kek yapmıştım ya, börek var.
işte bu bir deliktir.
bazı böceklerin yapraklarda açtığı deliğin aynısı.
Kısa ara sahne 4
09.30
Marguerite Duras şöyle yazıyor Parkta adlı kitabında:
herkes gücünün yettiğine şaşar ve insan şuna değil
de buna şaşmaya karar veremez.
12.50
Arapça öğretmeni şöyle diyor çocuklara:
dünya düzdür ve atmosferden dışarı çıkılamaz
çünkü melekler orda bekliyor.
Allah’ın nuru yakar. bu kitaplarda yazanlar yalan,
aldatmaca. şirk koşuyorlar.
19.45
Yağmur şöyle yorumluyor kahve falımı:
N harfli birinin desteği
Orhan, Canan…
onun desteğiyle S ya da Ş harfli birinin yardımı…
burada değil bunlar
üç deniz kenarı çıkmış
kenardalar
Kısa ara sahne 5
bütün gün TikTok vidyoları çeken
o adam ve karısı kesin görevli.
görevli ne yapar. sigortaları attırır.
sigortası atmış otellerin, havuzların,
SPA’ların görevlisi. zımba tabancasıyla
beğenmedikleri insanı fotoğraftan silen bir sistem.
kafasızlığın, hiçe saymanın, aşağılamanın,
önemsiz göstermenin minyatüründen farksız.
ha görevli yargılar ha minyatür. böyle böyle sinir
hücrelerim renkleniyor. sıcaktan soğuğa geçişte
süngülere, miğferlere, kışlalara daha az
rastlayarak bir madenle birleştim galiba.
güzel manzaralı balkon dediler bize.
her şey bıktırıcı, seks hariç, değil mi
diye sordular sonra.
Çünkü arılar petek üzerine SEKS yazmıştı.
Kısa ara sahne 6
mutfağa bir gece onun için ekmek koymuşlar
sabah kalkmışlar ki ekmek bitmiş
-anlatıyor yelekli-
tarla işlerine yardım etmiş, aileyi korumuş gözetmiş
-dinliyor etekli-
belki sobanın altındaki eşikte ev iyesi, yemek
verilen odada, tahta çıkıntıya dayanıp görebilirim,
hava güneşli, kafam allak bullak, vücuduma eğreti,
orta çağlarda yaralı şövalyeler vardı, onları
azaptan kurtarmak için ölüm darbesini vururlardı,
o hançeri tutan eller, anlatasım geldi, dinlerse
tabii ev iyesi, komşumu koyduğum yeri
unutuyorum, anneler biraz haşlanmış pirinç biraz
fasulye tanesi, yanlış anlaşılma korkusuyla, karşı
tarafı rencide ederim endişesiyle konuşmaktan
kaçınmamak ne güzel, içinden geldiği gibi yanlış
hesaplamak, yanlış tahmin etmek, treni bir dakika
farkla kaçırmakla bir saat farkla kaçırmak aynı şey,
biz roket uzmanı değiliz, gerekli olup
bulunamayan peçeteyi bulursak bölüşürüz, raftaki
sopayı yılan zannettim, soğuk esiyor, sopa değil
bastonmuş, ne demek istediğimi anlıyorlar, beni
anlamak için tek parmaklı eldiven taktıklarını,
birer erkek birer kadınla oynanan bir garip
dansmış, davullar çalarmış, geceleyin yağmur
yağarken işitmişler, ben aslında cana yakın,
başkalarıyla çabuk kaynaşan biriyim, toz gibi
incecik yağarım yağmurken.