Marjinal Adamın Portresi
Çev: Sevinç Çalhanoğlu
Bu dünyanın dilbilgisini boyuna öğrenmesine rağmen
onu sürekli unutur.
Değerlendiremez
dünya mı uyuşturulmuştur
yoksa kendi beyni mi uyutulmuş olan.
Çok iyi bilir ama bazen hiç bilmez,
madde nasıl bir geçitten maneviyata varır
ya da ruh maddeye.
Alışkanlık gereği bekler marjinal adam endişeyle
gazetenin dağıtım vaktini
ve TV yayına başlar
Bazen 116’yı arar kontrol etmek için
evindeki tek saat doğruyu gösteriyor mu
ve robot sesin okuduğu cümleyi sonuna dek dinler.
Sıklıkla yolculuğunu
metro ya da şehirlerarası otobüsle yapar.
Bazen hayatını riske atar
ve fişek taksiye atlar.
Kıskanır mutlu olan o adamları
mutluluğun ideolojisine inanan,
Seul’ün yaylı yüzey geriliminden muaf,
hep arzulayan ve onun içine dalmaktan nefret eden,
amaçsızca dolaşan yüzeyden yüzeye,
kenar mahalleler arasında,
uçtan uca,
Başıboşluğuyla haritayı alt üst eder
ve yuvarlanır etrafta, durmadan zamanları karıştırarak.
A Portrait of the Marginal Man
Though he always learns the grammar of this world,
he forgets it all the time.
He cannot judge
if the world is anesthetized
or his own brain is anesthetized.
He knows too well, but sometimes doesn’t know at all,
how material travels through a passage into spirituality
or spirit into materiality.
By habit, the marginal man waits anxiously
for the hour the newspaper is delivered
and the TV begins broadcasting.
He sometimes dials 116 to check
if the only clock in his home is correct
and listens to the robot voice read its sentence to the end.
He usually travels
by subway or intercity bus.
Sometimes he risks his life
and takes a bullet taxi.
Jealous of those happy men
who believe in the ideology of happiness,
missing the bouncy surface tension of Seoul,
endlessly craving and hating being immersed in it,
wandering aimlessly from surface to surface,
outskirt to outskirt,
edge to edge,
he makes a mess of the map with his randomness
and rolls around, endlessly mixing up times.