kuşbakışı vals

A. GÜLFEM ÖZER

beslenmenin uzağına düşmeliyim
tutulup kaldığımda kullandığım seslerin uzağına
sapfo’dan kalma tiril tirilliğimin,
yetişmeyen katırtırnaklarının zavallı
en uzağına

hatıra, gerçekliğe bir göçün adıdır artık
ben, yansımamı kılan ışığın da uzağına düşmeliyim
çirkinliği ört pas eden şerli gecenin
bir saat kulesinin dibine gömülmeliyim en son
bileğimde dalgın, toprağımdan öyle göç etmeliyim
pas

geçin beni
kıyameti koparmayan bizleriz, ne duruyorsak
su ölünce susmanın uzağına atın beni
düşmesini bildim, hiç tepeden değil
imrenmek yakıştı bana uykusunda gülümseyenleri mi
uykusunda gülümserken izlenenleri mi
en çok gözleri yani gözlenmeyi
kendimin uzağını sevmemeliyim yani en uzağı
nerede kayboluyor insanın ışığı
ses

etmeyin
bu unuttuğum yarım bardak su
dalgınlığıma paralel kalsın
gücüm saklandıkça büyür ve en çok tümseklerde
açık eder yetişmişliğini, bir kedinin yalaya yalaya
pak etmesinde kendini
not aldıklarımın uzağına düşmeliyim
ezberbozan bitkilerine, sakız ağaçlarına
çenem ağrıyana dek dikmeliyim toprağa başımı
biçilmişlerin uzağına yani rollerimin
el

verin bana
uzaklığımda toplanalım
bir de oradan bakalım yüzüme ki var mıymış ses getiren bir hüzün
ıslak imzalı vedalaşmalar ve ayıkladığım final sahneleri
saniye başına bir damla yaş
böyle basılır bir mühür
herkese benden çam, gölgesine pay biçerim, kokusuna,
serinliğine yazların
adaların vapuruna bir çift çizerim gölgeli ki hem de nasıl
topuklarını demirlere vura vuranından
aklını savaşlarına koz etmeyenlerinden
göz

dikmeyin
başıboş kol geziyor aramızda mişli geçmişler
yatağımıza kadar giriyor, beni kuş tüyü yastıklardan
şehrin uzağına düşmeliyim, çatısını seçemediğim evlerin
çürümenin eşik bulduğu tüm canlandırmaların zavallıca
en uzağına
tekliğe kocaman

vals