Başlangıçta Son

Meret Oppenheim
Çev: Selcan Peksan / Sevinç Çalhanoğlu

1913 yılında Berlin Charlottenburg’de Alman Yahudisi bir baba ve İsviçreli bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Meret Oppenheim, hayatının ilk yıllarını Avrupa’daki iki dünya savaşının gölgesinde geçirdi. Buna rağmen resim, heykel, kağıt işleri, takı tasarımı ve şiiri kapsayan sanatsal pratiğinin doğasında umut vardır. Oppenheim’ın çalışmalarının moral verici olduğu söylenemez; hatta şiirlerindeki dil genellikle son derece karanlık ve yaralayıcıdır. Yine de yaratıcı dizeleri dönüşüm için alanlar açar -her tür olasılık hissinin zalimlikle örtüldüğü ve bu nedenle geçici olduğu koşullarda bile. Bu tür karşıtlıkların hayat bulduğu eserlerinden biri “Özgürlük!” ünlemiyle başlayan şu isimsiz şiirdir:

Özgürlük!
Nihayet!
Zıpkınlar uçuyor
Gökkuşağı sokaklarda pusu kuruyor
Sadece dev arıların uzaktaki vızıltısı tarafından baltalanan.

Oppenheim, 1932’de on sekiz yaşında Paris’e taşındıktan kısa bir süre sonra şiir yazmaya başladı. Paris’te birkaç yıl yaşadı ve ayrıldıktan sonra da orayı sık sık ziyaret etti. Birkaçı hariç tüm şiirleri başlıksızdır. Şiirsel üretiminin büyük kısmı 1933’ten 1944’e kadar gerçekleşmiş olsa da hayatının ilerleyen dönemlerinde de birkaç şiir yazmıştır. Yazdığı bilinen son eseri ölümünden beş yıl önce, 1980’de yazdığı bilenen son eseri olan “M.Ö. 50.000’den X’e Otoportre” dir. Şiirleri, Breton ve sürrealistler için de bir ilham kaynağı olan Fransız sembolistleriyle etkileşim halindedir. Oppenheim’ın şiirlerinde yer alan “parlak kalçalarıyla uçan” perileri, kürkleri, yoncaları ve ormandaki gölgeleri düşünecek olursak Rimbaud’nun Illuminations’ındaki imgeleri anımsattığını anlarız. İlk sergisini 1933 Salon des Surindépendants’da tanınmış sürrealist sanatçılarla birlikte yapan Oppenheim, daha sonraki yıllarda kendini bu sınırlayıcı etiketten uzak tutmayı seçmiştir.

Başlangıç sonludur
volkan bizi hediyelere boğdu.
ne kadar üzgündük
gökyüzü tabaklara damlar
çimenler çiğe batarken
şükretme soytarılığının sonu gelmez
flüt çalan aptallar
usulca titreşen nilüferler uzanıyor
gözleri açık ve kapalı
tuzaklar boş
kara çuval dolu
tohumlar elma için neyse, toprak için karıncalar o
çıt çıkmaz ve gökyüzünde sadece hilal asılıyken
havai fişekler patlar ve gece payetlerle kaplanır.

https://www.theparisreview.org/blog/2022/11/07/in-the-beginning-is-the-end/